din etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
din etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Ekim 2014 Salı

Efendimizin Gönlündeki Sırlar





Efendimizin Gönlündeki Sirlar Fahr-i Kainat Efendimizin ahlakindaki sonsuz güzellik, insanlik meziyetleri konusundaki akil almaz ihtisam, asil manevi sirrini onun gönlündeki esrardan alir. Yani Fahr-i .Kainat Efendimizin gönlündeki esrari anlayamazsak onun ne kadar mükemmel oldugunu kavrayamayiz. Fahr-i Kainat Efendimizin bu gönül sirrini anlamak için yaratilisin zamandan önceki devrine. yani elest ve ezele dönmemiz lazim. Evrenin yaratilisi. bütün varliklarin yavas yavas sergilenisi. zamandan çok önce, "ezel" dedigimiz öncesi, zaman ötesi bir planda zuhur etmistir.

 Cenab-i Hak, yarattigi mahlûkatin kendisine olan yakînligini özel bir imtihanla tespit etmek istemistir. Çünkü bütün varliklar alem-i kesrete döndükten sonra, kendisine has bir benlik duygusuna düserler ki. bu benlik duygusu insanlarda nefis seklinde tezahür eder. Bunu fizikte bir direnç seklinde. çesitli canlilarda da kendini koruma seklinde görüyoruz. Ama. hepsinin ötesinde melekler ve ruhlar da dahil olmak üzere bütün varliklarin Cenab-i Hakka karsi pozisyonlari fevkalade önemlidir. Fahr-i Kainat Efendimizin insanliga ögrettigi o müthis "La ilahe illallah" sirrinin ezelde de bütün varliklar tarafindan ne denli benimsendigi Allah'in "elest" imtihaninda belli olmustur. Kendisinde ufak tefek kisilik gören varliklar, Cenab-i Hakkin, "Ben, sizin Rabbiniz degil miyim?" emrinin azameti karsisinda bir anlamda panige düsmüslerdir.

Çünkü bu emir, kendi varliklarini yok eden bir emirdir. "Elestübi Rabbiküm" (Ben, sizin Rabbiniz degil miyim?) emri, bir danisma veya onlardan bir cevap almanin çok ötesinde, bütün varliklarin kendilerinin benlik ve kisilik tasimasinin mümkün olamayacagini beyan eden Ilâhi bir emirdir. Bunun için böyle bir emir karsisinda varliklarin panige düsmesi ve hemen, "Evet," yani "Beli" diyememeleri bir anlamda esyanin tabiatindandir. Ama, Allah istiyordu ki, esyanin tabiatindaki bu hadiseye ragmen varliklar "Beli" desin.

Bir baska anlamda, biri çiksin. "Evet, sen Rabbimizsin, Senden baska hiçbir sey yok" desin. Bu hikmeti kazanmak ise çok zor bir operasyondur. Yani kendi benliginden vazgeçmek, kendi varligini yok saymak sirri ki, iste bu sir Fahr-i Kainat Efendimizin gönlünden parladi. Fahr-i Kainat Efendimizin gönlünden parladigi için de, dogrudan dogruya kesretle var olan bir varlik, bir anlamda vahdetin sirrini, daha dogrusu Cenab-i Hakkin zatiyetini yansitti.

 Cenab-i Hakkin bir yerde zatiyetinin yansiyabilmesi için orada tam bir mahviyet tesekkül etmesi gerekir. Iste Fahr-i Kainat Efendimizin gönlündeki hususiyet budur. Fahr-i Kainat Efendimiz, özünün de özünde, iç dünyasinin da iç dünyasinda öyle bir mahviyet tesekkül ettirdi ki, bu mahviyet Cenab-i Hakkin o muazzam zatiyet cereyaninin tecellisine sebep oldu. Bu tecelli ile birlikte ruh-u Muhammedi, gönl-ü Muhammedi yaratilmis oldu, yani ayri bir nakis, ayri bir yansima oldu. Bu yansimanin esrarin da Fahr-i Kainat Efendimizin ahlakindaki kalb-i Muhammedi sirri tesekkül etti ki, bu kalb-i Muhammedi sirri, bütün varliklari kurtarma operasyonuydu. Fahr-i Kainat Efendimiz, kendisini mahviyetle yok sayarken, amaci, bütün varliklari kurtarip Allah'a karsi "Evet" demelerini mümkün kilmakti.

Ondan dolayidir ki, Efendimiz, ezelden tâ ebede kadar bu hususiyetini korumustur koruyacaktir. Çünkü onun gönlü, bütün varliktan kurtarmak için kendisinin kisiligini yok eden bir fedakarliga sahipti. Iste bu yüzden kalb-i Muhammedi "bütün beseriyeti kurtarma azmiyle, süphesiz ki insanlar basta olmak üzere Cenab-i Hakka muhatap kilma hazziyla çarpar. Bundan dolayidir ki, Fahr-i Kainat Efendimizin insanlik sevgisini kavrayabilmek mümkün degildir. Her insanin mutlaka kurtulup, Cenab-i Hakkin ebedde verecegi sonsuz nimetlerden istifade etmesini ister. Bu, kalb-i Muhammedi'nin "elest"teki coskusudur.

Bu cosku, Fahr-i Kainat Efendimizin yeryüzündeki zaman süreci içerisinde ahlak-i Muhammedi seklinde tezahür etmistir. Her türlü merhamet, her türlü infak hikmetleri, hep bu kalb-i Muhammedinin insanlari kurtarma sirrindan dogar. Fahr-i Kainat Efendimizin hayat süresinde bunu aksettirmesi, kendisinin arzu ettigi, yahut güzel gördügü seyi baskasinin sahip olmasi duygusu ile yansitmistir ki. Hiçbir varlik, güzel gördügü, hosuna giden herhangi bir seyi kendisinin disinda görme zevkine ulasamaz.

 Mutlaka kendi zevki içerisinde mütalaa etmek ister. Bu yalniz Fahr-i Kainat Efendimize mahsus bir hadisedir. Onun içindir ki, Fahr-i Kainat Efendimiz yeryüzüne tesrif ettikleri zaman, "Ümmetim!" diye seslenmistir. Daha ilk nefesini, ilk oksijeni aldigi zaman, "Ümmetim!" diye seslenmistir. Buradaki ümmetimden murad, "Elest Meclisi"nde kendisi ile beraber hamd niyazina istirak kabiliyeti olan, gönüllerinde titresim olan, yahut kalb-i Muhammedîden çikan cereyani kendi ekranina aksettirebilen varliklardir ki, iste bunlar mü'minlerin, Müslümanlarin çekirdegidir.

Bu çekirdege yansiyan sefkat-i Muhammedi öylesine coskulu yansimistir ki, gerek Islamiyeti teblig ettigi siralarda, gerek ondan sonra, mümkün oldugu kadar büyük kadrolarin Allah'a takdimi için akil almaz bir çaba, akil almaz bir yorgunluk sebebi olacak yipranmanin her türlüsünü göze almistir. Çünkü Fahr-i Kainat Efendimiz nasil "Elest"te kendisini yok sayarak insanlari ve diger mahlûklari kurtarmis, Allah'a takdim etmis, onlarin "La ilâhe illallah" diyebilmelerini gönlünden verdigi cereyanla saglamissa, hayatta yasadigi Asr-i Saadet zaman

dilimindeki tüm hadi Efendimizin müteaddit tebliglerine karsilik Cenab-i Hakkin kendisine hitabinda, "Habibim, ben sana bir defa teblig et dedim. Sen yüzlerce defa teblig ediyorsun ve kendini öldürecekmis gibi büyük bir coskuyla bu isin içindesin" demesinden adeta üzüldügünü hissediyoruz. Fahr-i Kainat Efendimizin bu hikmeti insanlik sevgisinin temelidir. Yani hiç kimse bir insani Efendimiz gibi sevemez. Varliklari Allah'in o sonsuz kudretinin karsisinda var tutan Fahr-i Kainat Efendimizin gönlündeki cereyandir.

Bu gönlündeki cereyanin esrarini birçok maddesel hadiselerde bile görüyoruz. Galaksilerin dönmesi, güneslerin, yildizlarin birbirlerine olan cazibeleri, özellikle de atom ve çekirdeginin seyri sirasindaki varolus sirri, tamamen Fahr-i Kainat Efendimizin cereyanindan dogar. Bunu bir misalle hatirlatmak yerinde olur. Bir elektron, atom çekirdeginin müthis manyetik cazibesi içerisinde, elips dedigimiz yumurta biçiminde yörüngede döndügü için, dönüs çizgilerinin fizik ve geometrik zorluklarina ugrar. Yani bu elipsin merkeze uzak noktalarinda hizini azaltmak, yakin noktalarda ise arttirmak zorundadir.

Böyle bir çeliski, elektronun saniyede yüz bin defa atom çekirdegi etrafinda dönmesi için fevkalade içinden çikilmaz bir zorluktur. Bu zorlugu asmanin formülünü "manyetik chip in" dedigimiz bu dört noktaya yaklastigi zaman elektronun çekirdege dogru secde eder gibi bir titresim yapmasina baglamaktadirlar ki, bu eletronun çekirdegi etrafindaki seyri sirasinda manyetik sipin olmazsa, elektronun ya çekirdege hizla çarpmasi, ya da uzak noktalara gidince firlayip uzaklasmasi lazim.

Bu seyrini tamamlayabilmesi, yani varligini sürdürebilmesi için manyetik chip in yapar ki, bu manyetik chip in Efendimizin bir anlamda ta "Elest"te varliklara yansittigi secdenin sirridir. Yani bir elektron Fahr-i Kaninat Efendimizin talimati ile secde ettigi için esya vardir. Bunlari taht-i tasarrufuna alan kalb-i Muhammedinin bizim için en iyi bilinmesi lazim gelen sirri, ilk insandan son insana kadar bütün insanlarin Cenab-i Hakka karsi yaptiklari her türlü harekatin iyi yaniyla da, kötü yaniyla da kalb-i Muhammediye aksetmesidir. Bu, çok müthis bir olaydir.

 Fahr-i Kainat Efendimizin gönlüne yansiyan bu hareketler onun sefkati ile yogrularak tekrar insanlarin kurtulmasina sebep olur. Bir 'mü'minin yaptigi bir hatada Fahr-i Kainat Efendimizin duydugu üzüntüyü hissettiginiz zaman, o mü'minin iman cereyani, Fahr-i Kainat Efendimize sevdasi devam ediyorsa kalb-i Muhammediden yeniden cereyan vererek onu düstügü yerden kurtarir. Binaenaleyh, kalb-i Muhammedi dedigimiz zaman, özellikle mü'minler açisindan bir noktayi çok iyi bilmemiz gerekir. Kalb-i Muhammedide bütün esyanin nizam bozukluklarindan Fahr-i Kainat Efendimiz rahatsiz olur. Yani bir galaksinin dönüsünde bir ariza olsa kalb-i Muhammedi rahatsiz olur.

Çünkü Cenab-i Hakka karsi bir tarz kefil oldugu esyanin, Ilahi nizamdaki rakslarindaki güzelligi seyretmek Allah'a büyük bir riza, büyük bir zevk vermektedir. Iste Fahr-i Kainat Efendimiz, bu Ilahi sevdanin bir an, çok ufak da olsa bir noktasinda hirpalanmasindan çok müteessir olur. Onun için bir mü'minin yaptigi her harekette Fahr-i Kainat Efendimizin gönlünü üzüp üzmedigini çok iyi hesap etmesi lazim gelir. Bizler, yaptigimiz hatalarda karsilikli özür dileriz. Bunun çok ötesinde her yaptigimiz hatada Fahr-i Kainat Efendimizin gönlünde özür dilememiz lazim gelir. Çünkü asil üzülen, müteessir olan odur. Bizlerin üzüntüleri sûnidir, aldaticidir, yalancidir, icabinda nefislerimize yöneliktir. Ama, Fahr-i Kainat Efendimizin gönlündeki üzüntüler dogrudan dogruya riza-yi Ilahinin, mukaddes zevk-i Ilahinin zedelenmesi. yahut da azalmasi tarzindaki üzüntülerdir ki, bunlar çok mühim hadiselerdir. Bu nedenle gerek Allah'a karsi, gerekse ahlak-i Muhammediye karsi bir hata yaptigimiz zaman, mutlaka kalb-i Muhammediden özür dilemeli, onun o üzüntüsünü silebilmek için elimizden geldigi kadar gayret göstererek tekrar ahlak-i Muhammedi halkasina, ahlak-i Muhammedi çizgisine dönebilmemiz lazim. Dincimiz

25 Ekim 2014 Cumartesi

Dini Egitimde Kiliseler Soz Sahibi

   Almanya; Anayasaya göre, din dersi kamu okullarında okutulan düzenli derslerden biri ve sınıf geçmeye etkisi var.Devlet tüm giderlerini karşılamak durumunda.Din dersine katılmayan öğrenciler ahlak dersi almak durumunda. ana okullarının büyük bölümü kiliselere bağlı.

   AVUSTURYA: Din veya ahlak dersi zorunlu.Dini cemaatlerin atadığı görevlilerce verilen derslerin ücretini devlet ödüyor.

   BELÇİKA: Öğrenci haftada en az iki saat olmak üzere din yada ahlak(moral) dersini seçmek zorunda.Din derslerin programlarını ilgili dinin temsilcileri, ahlak dersinin proğramını ise Eğitim Bakanlığı yapıyor.

   DANİMARKA: Din dersi ilk öğretim okullarının 1-9. sınıflarında"Hıristiyanlık Bilgisi" ,10. sınıfta ve liselerde "Din Bilgisi" adı altında ok:utuluyor.

   FRANSA: Kilise okulları devlet yardımı alırken, kiliseler dini kurslar düzenliyor.

   HOLLANDA. Dini kurumlar özel okul açmış,Müslümanlarında okulları mevcut.Haftada iki saat dindersi zorunlu.Devlet okullarında din dersleri seçmeli ve mezhebe göre veriliyor.

   FİNLANDİYA: Öğrenci din dersi veya ahlak "etik" derslerinden birini seçmek zorunda.

   İNGİLTERE:Din dersleri devlet okullarında düzenli dersler arasında yer alıyor. Okullarda güne toplu dua ile başlamak yasal emir.İsterlerse çocukları muaf tutabiliyorlar.

   İSPANYA: Devlet okulları din dersi vermek zorunda.İstemeyenler ahlak ve din kültürü dersi okuyor.Meshebe dayalı olan din derslerinin proğramlarını ilgili kilise yapıyor.

   İSVEÇ:Devlet okullarında haftada iki saat "Din Bilgisi" dersi zorunlu olarak okutuluyor.Her dinle ilgili bilgiler kendi mensupları "öğretmenleri" tarafından sırayla öğretiliyor.

   İTALYA: Din dersi mecburi.Dersleri kontrol etmek ve öğretmen atamak"Katolik Kilisesi"nin elinde.

   NORVEÇ: "Hıristiyan kültürü ve din veahlak eğitimi" dersi tüm öğrencilere zorunlu.

   YUNANİSTAN:Ortodoks meshebi ağırlıklı din eğitimi ana okullarında başlıyor.Din zorunlu derslerin arasında.Müslüman okullarında da İslam din dersleri okutuluyor.

iz.

</p>
<p><a href="<a href="http://www.ferolle.com/?ref=26023" target=_blank><img src="http://www.medikalize.com.tr/panel/upload/468x60.jpg"></a>

Peygamberlerin Dualari

   

   Hz. Adem

   Hz. Adem ve Havva dünyaya gönderilince hatalarından dolayı çok gözyaşı dökerek “ Ey Rabbimiz, biz nefsimize zulmettik, eğer bizi bağışlamaz ve merhamet etmezsen şüphesiz hüsrana düşenlerden oluruz. (A’raf 7/23)

   Hz. Nuh:

  Hz. Nuh’a uzun zaman zarfında pek az kişi tabi olması karşısında “Ya Rabbi mağlup düştüm bana yardım et “diyerek Allah’a yalvarır.(Kamer sh.10). Hz. Nuh’a gemiye yerleştiklerinde şöyle dua etmesi emredilir.”Bizi zalim kavminden kurtaran Allah’a hamdolsun. Ya rabbi, beni bereketli bir yere indir. Sen hayrul Muzazilinsin.(Mü’minun 23/28-29).Zalimlerin helakından sonra Hz. Nuh “Ya Rabbi!, şüphesiz (boğulmuş olan) oğlumda ailemdendir. Senin vaadin ise elbette haktır, sen hakimler hakimisin.

   Hz. İbrahim

   Hz. İbrahim “Ya Rabbi bana hikmet ver ve beni salih kullarından ilhak et. Sonra gelenler içinde bana lisanı sıdk (hayırla anılmak) nasib et. Beni; daim cennetinin varislerinden kıl. Babamı da bağışla .Çünkü o sapıtanlardandır. İnsanların diriltilecekleri günde beni mahcup etme. Öyle bir gün ki, o günde ne mal bir fayda verir ne de oğullar. Ancak kim selim bir kalple Allah’ın huzuruna gelse (o kurtulur). Şuara (26/83-89)

   Hz. Lut

   Hz. Lut ‘un kavmi günahda ısrar edince “Ya Rabbi, beni ve ehlimi onların yaptıklarından kurtar. Şuara 26/169.Ve kavmi azabı getir de görelim deyince; Ya Rabbi bozguncu kavme karşı bana yardım et.”dedi. Ankebut(29/30) Hz.
   Eyyub

   Ya Rabbi zarar bana dokundu ve sen Erhamer’rahiminsin (Enbiya 21/83) Kuran’daki diğer bir dua da” Ya Rabbi şeytan beni zorluk ve azaba uğrattı.(sad 38/41). Hz. Yusuf: 
  Hz. Yusuf

   zindana atılmak veya Züleyha’nın dediğini yapmakla karşı karşıya kalınca “Ya Rabbi; zindan benim için onların davet ettiğinden daha sevimlidir. Eğer bu kadınların hilesini benden çevirmezsen onlara meyleder ve cahillerden olurum.(Yusuf 12/33).Hz. Yusuf rüya misal dünya saltanatına bedel gerçek saadetin olduğu beka alemini ister. Ve Ya Rabbi: bana saltanatla bir nasip verdin ve rüya tabirini öğrettin. Ey gökleri ve yeri yaratan; sen dünya ve ahirette benim velimsin. Beni müslüman olarak vefat ettir ve salihlere ilhak eyle.(Yusuf 12/101)

    Hz. Şuayb:

    Bu peygamberin kavmi ona tabi olanları tehdit edip derler: “Ya bizim yolumuza dönersin ya da sizi bu beldeden çıkaracağız”.

    Hz. Şuayb

   şöyle dua eder: “Ya Rabbena bizim ile kavmimiz arasını hak ile aç sen hayrul fatihinsin.” (Araf 7/89)

  Hz. Musa

  Cenab-ı Hakk Musa (a. s)’a firavuna gidip tebliğde bulunmasını Beni İsrail’i kurtarmasını ister. Orada Hz. Musa şu meşhur duasını yapar: “Ya Rabbi kalbime inşirah ver, işimi kolaylaştır, dilimdeki düğümü aç, ta ki sözlerimi anlasınlar. Bana ehlimden kardeşim Harun’u yardımcı kıl onunla sırtımı kuvvetlendir. Onu işimde bana ortak kıl. Ta ki sana çokça tesbih edelim ve seni çokça analım. Şüphesiz sen bizi görmektesin.

    Hz. Süleyman:

   “Ya Rabbi beni bağışla ve benden sonra kimseye nasip olmayacak bir saltanat ver. Şüphesiz sen Vehhab’sın .(Sad 38/35) Hz. Süleyman’ın diğer duası: “Ya Rabbi bana anneme ve babama ihsan ettiğin nimetine şükretmemi ve razı olacağın ameller yapmamı nasip et rahmetinle beni salih kulların arasına kat.(Neml 27/19)

   Hz. Yunus

   Bu yüce Nebi balığın karnında şöyle yalvarır: “Ya Rabbi senden başka ilah yoktur. Seni tenzih ederim, muhakkak ben zalimlerden olurum .(Enbiya 21/87)

   Hz. Zekeriyya:

   “Ya Rabbi; kemiğim zayıflayıp gevşediği baş bembeyaz alev gibi tutuştu, sana dua etmekle de Ey Rabbim hiç bir zaman mahrum olmadım, Ya Rabbi gerçekten ben arkamdan yerime geçecekler hususunda korkmaktayım, karım da kısır onun için bana yardımcı ihsan buyur; bana varis olsun Yakup ailesine varis olsun ve onu ey Rabbim rızana kavuştur.(Meryem 19/ 4-6)

   Hz. İsa

   Havarilerin gökten sofra istemelerine karşı Hz. Mesih şöyle dua eder; “Ya Rabbena bize semadan evvelimiz ve ahirimiz için bir bayram ve senden mucize olarak bir sofra indir. Bizi rızıklandır, Sen hayru-r razıkınsın.(Maide 5/114)

  Hz. Muhammed:

    “-De ki: Ey mülkün sahibi olan Allah’ım, dilediğine mülk verir, dilediğinden çeker alırsın, diledi Kur’an-ı Kerim de Peygamberimiz(s. a. v)’in ve pek çok duaları zikredilmiştir. Bu duaların hemen hepsi -kul- yani “deki” ifadesi ile başlamaktadır.ğini aziz eder, dilediğin, zelil kılarsın. Bütün hayır senin elindedir. Çünkü sen her şeye kadirsin, geceyi gündüze sokar, gündüzü geceye dahil edersin, ölüden diri, diriden ölü çıkarırsın ve dilediğine hesapsız rızık verirsin.” (Al-I İmran 3/26-27)

   -Bir iş veya yere sıdk ile girmek ve çıkmak için de ki; “Ya Rabbi sıdk ile beni girdir ve çıkar.




2 Ekim 2014 Perşembe

islamiyeti ogrenmenin iki yolu

İslamiyeti Öğrenmenin iki Yolu  

    Imam-ı Rabbani hazretleri, "Sohbet çok kıymetlidir.Sohbette her üstünlük vardır" buyurdular.    Hikmet ehli zatlar buyururuyorlar ki;    İslamiyet iki yolla öğrenilir, birincisi kitap okuyarak, konuşarak, anlatarak... İkincisi susarak, bu ikinci öğrenme yolu çok önemlidir.Buna sohbet denir.Sohbet bir arada bulunmak demektir. konuşmak şart değildir.    Eshab-ı Kiramın bu kadar kıymetli ve bütün evliya zatlardan, üstün olmalarının sebebi, Peygamberimizin sohbetine kavuşmalarındandır.

   O bir an görmek, Rasulullah'ı görmeden aşık olan Veysel Karani'den daha üstün olmalarına sebeb oldu.Veysel Karani hazretlerinde aşk,, ilim her şey tam mevcuttu.Ama görmek nasip olamadı. O görmek ve işitmek şerefine kavuşamayınca, Tabiinden oldu, yani üstünlük sırasında ikinci oldu.    İmam-ı Rabban'i hazretleri "her üstünlük, sohbetin içinde vardır" buyuruyor.

   Asli yapı maddemiz olan topraktan meydana geldik. Bütün gıdamız orada olmasına rağmen, hiç konuşmuyor. Üstelik hepimizin ayaklarımızın altındadır. Hiç kibri yoktur, yani yüksek degildir. Bu tevazu sebebiyle en aziz olmuştur. Tepelere çıktıkça, yükseklik arttıkça, toprakta zararlı olmaya başlıyor, heyelanlara sebe oluyor. Yine bunun gibi sular,hep deniz seviyesinde akıyor, hiç yukarıya akan su yoktur. Deniz seviyesine ulaşmayan, yükseklerden akan su, sellere felaketlere sebeb oluyor ve o sudan istifade edilemiyor. Ancak aynı su, toprak seviyesine indiği, denize veya baraja ulaştıgı zaman faydalı oluyor.İnsanlar o zaman o sudan istifade ediyorlar Kanallar açılıyor, su yolları yapılıyor ve bitkiler sulanıyor, insanlar ve hayvanlar sebebleniyor.    

   Eğer bir insan çok kitap okuyup, kendi kendini yetiştirmek suretiyle veya batın ilminden haberi olmayıp, yalnız zahiri ilimlerle uğraşan ilim tahsili etmek suretiyle ilim sahibi oluyorsa, bu kimsenin felakete gitme ihtimali vardır.Çünkü kibirlenip büyüklenebilir.

   Ama bir mürşid-i kamilden, bir evliya zaattan feyz alarak, onu görerek, işiterek sohbet yoluyla dinini öğrenirse, ondan gidecek ilk sebeb-i felaket, kibir ve gururdur.  

   Sohbetin insanlara iki faydası vardır.
1-Dini bilgileri tam anlamıyla ögrenmek,
2-Kalbi temizleyip, dünya sevgisinden, kibir ve gururdan uzaklaştırmak.